Ve Cenâb-ı Hak, kulunun kalbini şerefli bir ev ve büyük bir mabet kılıp, onu göklerin ve yerin kuşatamayacağı bir yerde genişlettiğini bildirdiğinde, mü'minin kalbinin bundan daha şerefli olduğunu kesin olarak biliyoruz. Oradan geçen düşünceleri tavaf edenlerin düşünceleri gibi kıldı ve tavaf edenler arasında Beyt'in mukaddesliğini bilenler bulunduğundan, onlar da tavaf ederken onlara aynı güzellikte davranırlar. Tavafçılar arasında bunu bilmeyenler de vardır ki, kalpleri gafil ve dalgın, dilleri Allah'ı anmadan tavaf ederler, belki de meraktan ve yalan sözden dolayı tavaf ederler. Mü'minin kalbinin bir kısmı kınanmış, bir kısmı övgüye layık olan ve Allah'ın, her tavaf edenin her durumda tavaf etmesini farz kıldığı gibi, sahip olduğu şeylerden dolayı da onu affetmiştir. Aynı şekilde Allah, kınanacak düşünceleri de, yeter ki affeder. Nasıl ki onların hükmü dış uzuvlardan duyulara kadar gelmiyorsa, evde Allah'ın biat için sağ eli olduğu gibi, kulun kalbinde de Hakk vardır; Celal, on