Mekkeli Fetihler: futuhat makkiyah

المكتبة الأكبرية: القرآن الكريم: سورة الأحزاب (33)

Al-Ahzab (The Combined Forces)
Ey Peygamber, çekin Allah'tan ve itaat etme kafirlerle münafıklara; şüphe yok ki Allah, her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir. ﴿1﴾ Ve Rabbinden ne vahyedildiyse ona uy; şüphe yok ki Allah, ne yapıyorsanız hepsinden de haberdardır. ﴿2﴾ Ve dayan Allah'a ve Allah yeter koruyucu olarak. ﴿3﴾ Allah, bir kişiye iki yürek vermedi ve zıhar yaptığınız eşlerinizi de analarınız yerine koymadı ve evlatlıklarınızı öz oğullarınız olarak halk etmedi; bunlar, sizin ağızlarınızdaki laflar ve Allah, doğruyu söyler ve o, doğru yolu gösterir. ﴿4﴾ Onları, babalarının adlarını da anarak çağırın, bu, Allah katında daha doğrudur. Babalarını bilmiyorsanız zaten onlar din bakımından kardeşleriniz ve yardımcılarınızdır ve bir yanlışlıkta bulunursanız bir vebal yok size ve fakat yüreklerinizden bir kasıtla hareket ederseniz vebal altına girersiniz ve Allah, suçları örter, rahimdir. ﴿5﴾ Peygamber, inananlar üzerinde, kendilerinden ziyade tasarruf ve vilayet sahibidir ve onun eşleri de inananların analarıdır ve akrabalar da, Allah'ın kitabında, diğer inananlardan ve yurtlarından göçenlerden fazla birbirlerine yakındır miras dolayısıyla, ancak dostlarınıza herhangi bir suretle iyilikte bulunabilirsiniz; bu hüküm, kitapta yazılmıştır. ﴿6﴾ An o zamanı ki biz, peygamberlerden kesin söz almıştık ve senden ve Nuh'tan ve İbrahim'den ve Musa'dan ve Meryemoğlu İsa'dan da ve biz, onlardan pek sağlam ve kesin söz almıştık. ﴿7﴾ Doğruların doğruluğunu sormak için ve kafirlere, elemli bir azap hazırladık. ﴿8﴾ Ey inananlar, anın size Allah'ın nimetini, hani askerler saldırmıştı üstünüze de onlara bir yel ve görmediğiniz askerler göndermiştik ve Allah, sizin yaptıklarınızı görür. ﴿9﴾ Hani size hem üst tarafınızdan hücum etmişlerdi, hem alt tarafınızdaki yerlerden ve hani gözler yılmıştı ve korkudan yürekler, ağızlara gelmişti ve Allah hakkında çeşitli zanlara kapılmıştınız. ﴿10﴾ İşte orada, inananlar, bir sınanmaya uğratılmıştı ve adamakıllı da sarsılmışlardı. ﴿11﴾ Hani münafıklarla gönüllerinde hastalık olanlar, Allah ve Peygamberi demişlerdi, bizi ancak aldattılar, vaatlerinde aldatıştan başka bir şey yok. ﴿12﴾ Ve hani onların bir bölüğü, ey Yesribliler demişti, burada durmanıza imkan yok, dönün artık ve bir bölüğü de Peygamberden, evlerimiz açık, sağlam değil diye izin istemişti, halbuki evleri açık değildi ve sağlamdı, onlar, ancak kaçmayı diliyorlardı. ﴿13﴾ Eğer şehrin etrafından girilip onların üstlerine varılsaydı da şirk koşmaları istenseydi hemen işe girişirler ve şehirde pek az bir müddet kalırlardı. ﴿14﴾ Halbuki onlar, andolsun ki bundan önce söz de vermişlerdi Allah'a geri dönmemeleri için ve Allah'a verilen söz, sorulacaktır. ﴿15﴾ De ki: Ölümden, yahut öldürülmeden kaçmak, size hiçbir fayda vermez ve o zaman pek az bir müddet geçinir, yaşarsınız. ﴿16﴾ De ki: Allah size bir kötülük gelmesini dilerse, yahut bir rahmete nail olmanızı isterse kimdir sizi Allah'tan kurtaracak ve Allah'tan başka onlar, ne bir dost bulabilirler, ne bir yardımcı. ﴿17﴾ Gerçekten de sizden geri kalanları ve kardeşlerine de bize gelin diyenleri bilir ve bunların pek azı savaşa gelir ancak. ﴿18﴾ Gelseler de can bakımından pek hasis bir halde gelir onlar, hele bir korkulu çağ, gelip çattı mı görürsün ki gözleri dönmüş, sana bakıyorlar, sanki ölüm yüzünden bayılmışlar, kendilerinden geçmişler; derken korku geçti mi keskin dilleriyle sizi incitmeye başlarlar ve hayra pek düşkün gibi bir tavır alırlar. Onlardır inanmayanlar, derken Allah da onların yaptıklarını hiçe saymıştır ve bu, Allah'a pek kolaydır. ﴿19﴾ Sanırlar ki düşman bölükleri gitmedi ve ö bölükler, bir daha gelseler isterler ki çöllerde, bedevilerin aralarında bulunsunlar da size ait haberleri soruştursunlar ve zaten sizin içinizde de olsalar pek az savaşacaktır onlar. ﴿20﴾ Andolsun ki Allah'ın Resulünde, sizin için uyulacak en güzel bir örnek var, o, size en güzel bir numune ve Allah'tan mükafat umana ve ahiret gününde mükafat umana ve Allah'ı çok çok anana da en güzel bir örnektir o. ﴿21﴾ İnananlar, düşman bölüklerini gördüler mi işte dediler, bu, bize Allah'ın ve Peygamberinin vaadettiği şey ve doğru söylemiştir Allah ve Peygamberi ve bu, onların ancak inançlarını ve teslim oluşlarını arttırmıştır. ﴿22﴾ İnananlardan öyle erler var ki Allah'a verdikleri sözde sadakat gösterirler; onlardan kimisi, adağını ödedi, kimisi de beklemede ve onlar, sözlerini, özlerini hiçbir suretle değiştirmediler. ﴿23﴾ Çünkü Allah, doğruları, doğrulukları yüzünden mükafatlandıracak, münafıklaraysa dilerse azap edecek, dilerse tövbe nasib edecek; şüphe yok ki Allah, suçları örter, rahimdir. ﴿24﴾ Ve Allah, kafirleri, hiddetleriyle, şiddetleriyle defetti, onlar hiçbir hayra nail olamadan; ve Allah, savaş için yetti inananlara ve Allah, pek kuvvetlidir, üstündür. ﴿25﴾ Kitap ehli oldukları halde onlara yardım edenleri de, yüreklerine korku düşürüp kalelerinden sürdü çıkardı, bir kısmını öldürüyordunuz, bir kısmını da tutsak ediyordunuz. ﴿26﴾ Onların yerlerine, yurtlarına, mallarına ve ayak basmadığınız bir yere sizi mirasçı yaptı ve Allah'ın, her şeye gücü yeter. ﴿27﴾ Ey Peygamber, eşlerine söyle: Dünya yaşayışını ve ziynetini diliyorsanız hadi gelin, size nikah paralarınızı vereyim de güzellikle bırakayım sizi. ﴿28﴾ Yok, eğer Allah'ı ve Peygamberini ve ahiret gününü istiyorsanız bilin ki hiç şüphe yok, Allah, iyilik edenlerinize büyük bir mükafat hazırlamıştır. ﴿29﴾ Ey Peygamberin eşleri, içinizden kim, apaçık çirkin bir harekette bulunursa iki kat azap edilir ona ve bu, Allah'a pek kolaydır. ﴿30﴾ Ve sizden kim, Allah'a ve Peygamberine itaat eder ve iyi işlerde bulunursa mükafatını iki kat veririz ve ona güzelim bir rızık da hazırlamışızdır. ﴿31﴾ Ey Peygamberin eşleri, siz, öbür kadınlardan birine benzemezsiniz; çekiniyorsanız sözü yumuşak bir tarzda söylemeyin ki gönlünde bir hastalık olan ümide düşer sonra ve doğru ve güzel söz söyleyin. ﴿32﴾ Ve evlerinizde oturun ve ilk cahiliyet devrinde olduğu gibi sokaklara çıkmayın ve namaz kılın ve zekat verin ve itaat edin Allah'a ve Peygamberine. Ancak ve ancak Allah, ey Ehli Beyt, sizden her çeşit pisliği, suçu gidermek ve sizi tam bir temizlikle tertemiz bir hale getirmek diler. ﴿33﴾ Ve ey Peygamberin eşleri, evlerinizde okunan ayetleri ve hikmeti anın; şüphe yok ki Allah'ın lütfü boldur ve o, her şeyden haberdardır. ﴿34﴾ Şüphe yok ki Müslüman erkeklere ve Müslüman kadınlara, inanan erkeklere ve kadınlara, itaat eden erkeklere ve kadınlara, doğru söyleyen erkeklere ve kadınlara, sabreden erkeklere ve kadınlara, korkan erkeklere ve kadınlara, sadaka veren erkeklere ve kadınlara, oruç tutan erkeklere ve kadınlara, ırzlarını koruyan erkeklere ve kadınlara, Allah'ı çokçok anan erkeklere ve kadınlara; Allah, onlara yarlıganma ve büyük bir mükafat vaadetmiştir. ﴿35﴾ Allah ve Resulü, bir işe hükmetti mi erkek olsun, kadın olsun, hiçbir inananın, o işi istediği gibi yapmakta muhayyer olmasına imkan yoktur ve kim, Allah'a ve Peygamberine isyan ederse gerçekten de apaçık bir sapıklığa düşmüş, sapıtıp gitmiştir. ﴿36﴾ An o zamanı ki Allah'ın, kendisine nimet verdiği ve senin de nimetler verdiğin kişiye eşini bırakma ve çekin Allah'tan diyordun ve Allah'ın açığa vuracağı şeyi, içinde gizliyordun ve insanlardan korkuyordun ve Allah'tan korkman daha doğruydu ve o, daha layıktı buna. Derken Zeyd, eşinden ilişiğini kesince biz o kadını sana eş ettik, bu da, oğul edinilen kişiler, eşlerinden ayrıldıkları zaman onların bıraktıkları kadınları inananların almalarında bir beis olmadığını bildirmek içindi ve Allah'ın emri yerine gelmiş oldu. ﴿37﴾ Allah'ın, ona farzettiğini yapmasında hiçbir vebal yok Peygambere; daha önce gelip geçenler hakkında da Allah'ın koyduğu yol yoradam buydu ve Allah'ın emri, takdir edilmiş ve yerine gelmiştir. ﴿38﴾ O gelip geçen peygamberler, öyle kişilerdi ki Allah'ın elçiliğini yapıp hükümlerini tebliğ ederler ve ondan korkarlar ve Allah'tan başka hiçbir kimseden korkmazlardı ve hesap görmeye de Allah yeter. ﴿39﴾ Muhammed, sizden birisinin babası değildir ve fakat Allah'ın resulüdür ve peygamberlerin sonuncusu ve Allah, her şeyi bilir. ﴿40﴾ Ey inananlar, Allah'ı çok çok anın. ﴿41﴾ Ve onu sabah, akşam, tenzih edin. ﴿42﴾ Öyle bir mabuttur ki sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için o ve melekleri, rahmetler ihsan eder size ve o, inananlara rahimdir. ﴿43﴾ Ve ona kavuşacakları gün, birbirlerine iltifatları, esenlik size sözüdür ve onlara pek güzel bir mükafat hazırlamıştır. ﴿44﴾ Ey Peygamber, gerçekten de seni, bir tanık, bir müjdeci ve bir korkutucu olarak gönderdik. ﴿45﴾ Ve izniyle, halkı Allah'a davetçi ve aydınlatıcı bir ışık olarak yolladık. ﴿46﴾ Ve müjdele inananları ki şüphe yok, onlara, Allah'tan büyük bir lütuf ve ihsan var. ﴿47﴾ Ve itaat etme kafirlerle münafıklara ve eziyetlerine aldırış etme ve dayan Allah'a ve koruyucu olarak Allah, yeter. ﴿48﴾ Ey inananlar, inanan kadınları nikahladıktan sonra onlara dokunmadan boşarsanız onlar için sayacağınız bir bekleme müddeti yoktur; onlara geçinecek bir şey verin ve güzellikle bırakın. ﴿49﴾ Ey Peygamber, mehirlerini verdiğin eşlerini ve Allah'ın ganimet olarak sana ihsan ettiği ve senin de temellük ettiğin cariyeleri, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin, seninle beraber yurdundan göçen kızlarını helal ettik sana. Bir de inanan bir kadın, kendisini Peygambere bağışlar da Peygamber de dilediği takdirde onu nikahla almak isterse bu, yalnız sana helaldir, başka inananlara değil. Sana bir güçlük olmasın diye onlara, eşleri ve sahip oldukları cariyeleri hakkında ne farz ettiğimizi de gerçekten bildirdik ve Allah, suçları örter, rahimdir. ﴿50﴾ Bunlardan dilediğini bırakabilirsin, dilediğini de alabilirsin ve bıraktığını tekrar almada da bir vebal yok sana; bu, gözlerinin ışıklanması, mahzun olmamaları ve verdiğin şeye, hepsinin de razı olması bakımından daha iyidir ve Allah, gönüllerinizdene varsa bilir ve Allah, her şeyi bilir, azap etmede de acele etmez. ﴿51﴾ Bundan sonra kadın almak ve onlardan birini, değiştirmek, hatta güzellikleri seni hayretlere salsa bile, helal değildir sana, ancak malınla temellük ettiğin cariyeler müstesna ve Allah, her şeyi görür, gözetir. ﴿52﴾ Ey inananlar, yemeğe davet edilmeden Peygamberin evlerine gitmeyin, davet edilirseniz yemek vaktini beklemek üzere daha önce gitmeyin; fakat çağrılınca gidin ve yemek yiyince dağılın, konuşmak için uzun uzadıya oturmayın; şüphe yok ki bunlar, Peygamberi incitir de utanır sizden ve Allah'sa doğruyu söylemekten çekinmez ve kadınlarından bir şey istediğiniz zaman perde ardından isteyin; bu, sizin yürekleriniz bakımından da daha temizdir, onların yürekleri bakımından da ve Allah'ın Peygamberini incitmeniz caiz olmadığı gibi onun eşlerini de bundan böyle ebediyen almayın; şüphe yok ki bu, Allah katında pek büyük bir günahtır. ﴿53﴾ Birşeyi açığa vursanız da, gizleseniz de hiç şüphe yok ki Allah, her şeyi bilir. ﴿54﴾ Peygamberin kadınlarının, babalarına, oğullarına, erkek kardeşlerine, erkek kardeşlerinin oğullarına, kız kardeşlerinin oğullarına, inanan kadınlara ve sahip oldukları kölelere ve cariylere görünmelerinde bir vebal yok ve çekinin Allah'tan; şüphe yokki Allah her şeye tanıktır. ﴿55﴾ Şüphe yok ki Allah ve melekleri, salavat getirir Peygambere; ey inanlar, siz de ona salavat getirin, tam teslim olarak da selam verin. ﴿56﴾ Gerçekten de Allah'ı ve Peygamberini incitenlere Allah, dünyada da lanet etmiştir, ahirette de ve onlara, horlayıcı, aşağılatıcı bir azap hazırlamıştır. ﴿57﴾ Kadın ve erkek, inananlara, yapmadıkları suçlar yüzünden eziyet edenler, pek büyük bir yalan ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir. ﴿58﴾ Ey Peygamber, eşlerine ve kızlarına ve inananların kadınlarına söyle; dışarı çıkacakları vakit dışarıya mahsus elbiselerini giysinler; bu, onların tanınıp incinmemelerini daha iyi sağlar ve Allah, suçları örter, rahimdir. ﴿59﴾ Münafıklarla gönüllerinde hastalık olanlar ve Medine'de kötü haberler yayanlar, bu işten vazgeçmezlerse andolsun ki sana, onlara karşı bir kuvvet veririz de sonra artık orada pek az bir müddet komşu olabilirler sana. ﴿60﴾ Lanet edilmişler; nerede bulunurlarsa yakalanırlar ve boyuna öldürülüp dururlar. ﴿61﴾ Bundan önce gelip geçenler hakkında da Allah'ın yoluyoradamı buydu ve Allah'ın yolundayoradamında bir değişme bulamazsın. ﴿62﴾ İnsanlar, kıyameti sorarlar sana; de ki: Onun bilgisi, ancak Tanrı katında ve ne bilirsin, belki de kıyamet, pek yakında kopacak. ﴿63﴾ Şüphe yok ki Allah, kafirlere lanet etmiştir ve onlara, yakıp kavurucu bir azap hazırlamıştır. ﴿64﴾ Orada ebedi ve daimi kalırlar; ne bir dost bulurlar, ne bir yardımcı. ﴿65﴾ O gün yüzleri, ateş içinde renkten renge girerken ne olurdu derler, Allah'a itaat etseydik ve Peygambere itaat etseydik. ﴿66﴾ Ve Rabbimiz derler, gerçekten de ulularımıza ve büyüklerimize itaat ettik de onlar, sapıttı yolumuzu. ﴿67﴾ Rabbimiz, onları iki kat azaplandır ve onlara, pek büyük bir lanetle lanet et. ﴿68﴾ Ey inananlar, Musa'yı incitenlere benzemeyin; Allah, onu, onların söyledikleri şeylerden temize çıkardı, uzaklaştırdı tamamıyla ve o, Allah katında pek değerliydi. ﴿69﴾ Ey inananlar, çekinin Allah'tan ve sözün düzünü, doğrusunu söyleyin. ﴿70﴾ Söyleyin de yaptığınız işleri iyi ve düzgün bir hale getirsin ve suçlarınızı yarlıgasın ve kim, Allah'a ve Peygamberine itaat ederse gerçekten de pek büyük bir kurtuluşa nail olur, muradına erer. ﴿71﴾ Şüphe yok ki biz arzettik emaneti göklere ve yeryüzüne ve dağlara, derken onlar, onu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular ve onu yükledik insana; şüphe yok ki çok zalim oldu, çok bilgisiz bir hale geldi. ﴿72﴾ Emanete hıyanet etmeleri yüzünden Allah, münafık erkeklerle münafık kadınları ve şirk koşan erkeklerle şirk koşan kadınları azaplandıracak, hıyanette bulunmayan inanmış erkeklerle inanmış kadınlara da tövbe nasip edecektir ve Allah, suçları örter, rahimdir. ﴿73﴾


Bazı içeriklerin Arapçadan Yarı Otomatik olarak çevrildiğini lütfen unutmayın!